Onbir Yıldız, Güneş ve Ay
İHSAN ELİAÇIK
Fig.1: Güneş, ay ve onbir yıldızı
gösteren bir silindir mühür.
Yusuf.4. Hani
bir zaman Yûsuf, babasına: "Babacığım demişti, ben (rü'yâda) on bir
yıldız, güneşi ve ayı gördüm, bunların bana secde ettiklerini gördüm."
demişti.
Tefsir yapılırken güneş ve ayı Hz.
Yusuf’un babası ve annesi, on bir yıldızın ise kardeşleri
olduğu iddia edilmekte. Oysa Mezopotamya’da güneş, ay ve on bir yıldızla
ilgili çok sayıda kabartma ve silindir mühür bulunur. Bunun bir kanıt
olduğu kanaatindeyim. Hz. Yusuf, Mezopotamya’ya
geldiğinde,on bir yıldız, güneş ve ay bir kült olarak bulunuyordu.
Anlayacağınız güneş, ay ve on bir yıldıza tapan Sümerliler Hz.
Yusuf’un hükümdarlığını benimsemiş, onun önünde secde
etmişlerdir. Bunların daha iyi araştırılması gerektiği kanaatindeyim.
Mezopotamya
11 yıldızla ilgili kabartmalarla dolu iken, bazıları bir silindir mühre
bakarak 12. gezegen Marduk, uzaylılar efsanesini
yaratıyor. Gerekçe, 11 yuvarlak simgenin biraz ilerisinde bir küçük
çıkıntının olması. Bu şekildeki simge yalnızca bir tane. Peki diğer
silindir mühürler ve kabartmalarda 11 yıldızın olduğu niye söylenmez.
Kral
Hz. Yusuf
Kuranda
Hz. Yusuf’un vezir olduğu geçer. Kral olduğunun da
geçtiğini düşünüyorum.
Yusuf.69. (Kardeşleri),
Yûsuf'un yanına girince, (Yûsuf, öz)
kardeşi(Bünyami)n'i yanına aldı ve: "Ben senin
kardeşinim, onların (bizim hakkımızda) yaptıklarına üzülme!" dedi.
Yusuf.70. Onların
yüklerini hazırlatırken su tasını (öz) kardeşinin yükünün içine koydu.
(Kervan hareket ettikten) sonra bir ünleyici şöyle seslendi: "Ey kervan,
siz hırsızlarsınız!"
Yusuf.71. Bunlara
döndüler: "Ne kaybettiniz, (ne arıyorsunuz)? dediler.
Yusuf.72. Dediler ki:
"Kralın su tasını kaybettik (onu arıyoruz). Onu getirene bir deve yükü
(mükâfât) var. Ben buna kefilim"
Yusuf.100. Ana babasını
tahtın üstüne çıkardı ve hepsi onun için secdeye kapandılar (önünde
saygı ile eğildiler. Yûsuf): "Babacığım, dedi, işte bu, önceden
(gördüğüm) rü'yânın yorumudur. Rabbim onu gerçek yaptı, bana iyilik
etti; zira şeytân, benimle kardeşlerim arasına fitne soktuktan sonra O,
beni zindandan çıkardı, sizi de çölden getirdi. Gerçekten Rabbim
dilediği şeyi çok ince düzenler. O, (her tedbiri) bilen, her şeyi yerli
yerince yapandır."
Yukarıdaki ayetlerde kaybolan su tası Hz.
Yusuf’un değil, kralın su tası olarak geçer. Bunun Hz. Yusuf’un
Kral olduğuna bir delil olduğunu düşünüyorum. 100. ayette geçen Hz.
Yusuf’un anne ve babasını tahta çıkarması, çok daha kuvvetli
delildir. Taht da yalnız hükümdar oturur. Bir vezirin böyle bir iş
yapması, hükümdarın yerinde gözü var anlamına gelir ki, kellesinin
gideceği hemen, hemen kesindir. Hz. Yusuf’a 11 kardeşi,
anne ve babasının secde ettiği yazılır. Ayete bakıldığımızda hiç de
öyle bir sonuç çıkmıyor. Anne ve babasının secde ettiği iddiasını biraz
garip buluyorum.
İnsanın
aklına bir soru daha geliyor. Hz. Yusuf nasıl kral
oldu.
Hz.
Yusuf Nasıl Kral Oldu
Yusuf.21. Onu
satın alan Mısır'lı (hazine bakanı Kıtfir), karısı(Zeliha'y)a: "Ona iyi
bak, belki bize yararı dokunur, ya da onu evlâd ediniriz!" dedi.
Böylece biz Yûsuf'a o yerde güzel bir imkân verdik ki ona düşlerin
yorumunu öğretelim. Allâh, buyruğunu yerine getirendir, ama insanların
çoğu bilmezler.
Bu ayetten anlaşılacağı gibi Hz.
Yusuf’u alan çift, çocuksuzdu. Yusuf süresi tam olarak
okunduğunda, bu çiftin şehrin önemlilerinden olduğu rahatlıkla
anlaşılabilir. Veliaht olabilir diye düşünüyorum. Çocuksuz bir kralın
öldüğünde evlatlığı kral olabilir.
Daha
çok düşündüğüm, Hz. Yusuf’un gerçektende yasal kral
olması. Hz. İbrahim’in Kiş kentinden
ve babasının da hanedan sınıfından olduğunu düşünüyorum. Kral
Aga’nın ölümünden sonra, Kiş kentinde Hz.
Yusuf dışında hanedandan kimse kalmadı. Hz. Yusuf’un
anne ve babasını tahta çıkarmasını sembolik olarak almıyorum. Hz.
Yusuf’tan önce tahta çıkması gereken Hz. Yakup’tu.
Onun ölümüyle de tahta oğlu geçer.
Asurluları,
Akatlıların devamı olarak düşünüyorum. Akat devletinin yıkılmasından
uzun yıllar sonra bile Akatçanın yazı dili olarak kullanılmasını,
Asurluların Akatlıların devamı olmasına bağlıyorum. Asur kralları
listesinde Sargon’un isminin geçmesi ayriyeten bir
delildir. Arkeolojik olarak Akat şehrinin yerinin bulunamamasının sebebi
olarak, isminin Asur olarak değiştirilmesine bağlıyorum.
“İsrail”veya
“Asuril”in kelime anlamına gelince, “sar”
kral manasındadır. Başına, “a-“ öneki gelmiş. Bunun
kelimeyi isim yaptığını düşünüyorum. “-il” son eki tanrının demektir. “Tanrının
Kralı” ve/veya “Tanrının Krallığı” olduğu
kanaatindeyim. Hz. Yakup’un lakabı olmasının sebebi tahta oturması.
Kök olarak “ašru”
kelimesini düşünürsek,bu kelime“bölge, alan” anlamında.
Bu anlamdan tanrının bölgesi anlamı çıkabilir. Yani vaat
edilmiş topraklar.
Notlarım:
"Ben
Agade’nin kralı büyük kral Sargon!
Annem yüksek bir rahibe idi, babamı
bilmiyorum.
Yüksek rahibe annem beni gizlice
doğurdu.
Beni bir kamış sepete koydu, onu ziftle
kapladı.
Beni nehre bıraktı, dışarı
çıkamayacaktım.
Nehir beni sürükleyerek su çekici
Akki’ye götürdü.
Akki beni sudan çıkardı, kendi oğlu gibi
büyüttü beni. "
Sümerce
şiir. Bazıları bu şiire dayanarak Yahudilerin Babil sürgünü sırasında
bu hikayeyi ve benzeri Mezopotamya hikayelerini alarak Tevrat’tı
yazdığını iddia ederler. Kuran’da Tevrat’tı kopya etmiştir diye
iddialarını sürdürürler. Bu şiiri okuduğunuzda zihninizde canlanan
Sümerler Hz. Yusuf ve Hz. Musa’dan
önce yaşamıştır düşüncesi. Sizi bu şekilde çelişkiye sürüklerler. Oysa
Sümerce Sümerlerden çok sonra bile yazı dili olarak kullanılmıştır. Bu
şiir Asur kralı Asurbanipal’in kütüphanesinden elde
edilmiş bir tablette yazar. Asurluların bazı dönemlerde tanrı Marduk
tapınımı olmuştur. Marduk kültünün batı Samilerinde
karşılığı tanrı Baal’dir. Yahudilerin kendileri de bazı
dönemlerinde Baal kültüne taptıklarını kabul ederler.
Asurluların Asurbanipal devrinde Marduk
ve İştar tapınaklarının gücü son derece fazlaydı. Asurbanipal
yazıtında İştar benim annemdi der. Tarihçilerin genel
kanısı, kendisinden büyük kardeşlerinin olmasına rağmen kral olarak
seçilmesinde İştar mabedinin rolü olduğudur. Benim
görüşüm, bu şiir sapkın Asurbanibal döneminde
yazılmıştır.
Akatların
Sami kökenli olmasını biraz garip karşılıyorum. Kral Sargon’un
Arabistandan göç etmediğini bütün tarihçiler kabul ederken,
Arabistandan Samilerin gelip Akat devletini kurduğunun iddia edilmesi
tuhaf. Samiler, Kral Sargon öncesi Sümer kentlerine
barışçıl olarak yerleşmişti. Olan şey Sümerceyle birlikte günümüzde
Akatça olarak bilinen Sami dilinin yazı dili olarak kullanılmaya
başlamasıdır. Yoksa Sümerce bırakılıp Akaçta konuşulmaya başlamamıştır.
Bundan sonra 2.000 yıl boyunca da Sümerce ve Akaçta yan yana yazı dili
olarak kullanılmaya devam etmiştir. Akat devletini Samiler kurmuştur
tarzındaki yaklaşımı doğru bulmuyorum.
Uruk kentinde Samiler
yaşıyordu. Uruk kentindeki Hz. Salih’in
Sami kökenli olduğunu, Semud kavminin helakı sırasında
Kiş kentine geldiğini düşünüyorum. Kiş kentine
Sami yerlerşmesini Hz. Salih’e bağlıyorum. Gılgamış
Destanında da belirttiğim gibi Akat ismi Sami kökenli değil Sümer
kökenlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder